KAYSERİLİLERİN SİYASETE AYIRACAK VAKTİ YOK

Her ilden insanın bulunduğu İstanbul’da yaklaşık 250 bin civarında Kayserili bulunuyor.  Ancak gerek siyasette gerekse farklı mecralarda çok da aktif olamayan Kayserilileri, İstanbul Kayseri İli ve İlçeleri ve Dayanışma Derneği Başkanı Fikret Şahin ile konuştuk. Kayserililerin iş adamı kimliğinin daha ön planda olduğunun altını çizen Şahin, “Siyaseti bir yere kadar yapıyoruz. Bazen toplantılara filan katılırız. Ama öyle yoğun biçimde çalışan sayısı azdır, biraz daha geri plandayız. Çünkü günümüzde siyasetin tarzı çok değişti. Artık ev siyasetine döndü. Bizim onlara ayıracak vaktimiz yok. En azından ben kendimde o potansiyeli göremiyorum” diye konuştu.

Biz İstanbul’da memleket sorduğumuzda ‘Sivaslıyım’, ‘Karslıyım’, ya da ‘Karadenizliyim’ cevabını çok sık duyarız. Ama ‘Kayseriliyim’ diyen sayısı çok azdır. Kayserililer olarak İstanbul’da kalabalık mısınız?

Resmi kayıtlara göre 165 bin civarında Kayserili var. Ama yıl içinde gelip burada çalışıp geri dönenleri düşünürsek İstanbul’daki potansiyelimiz 250 bin kişi civarındadır. İstanbul’da faaliyette bulunan 52 tane büyük derneğimiz var. Bunun yanı sıra çok sayıda ilçe ve köy derneğimiz var. Bizim bölgemizde baktığımızda Bahçeşehir’de çok sayıda hemşerimiz var. Bunun yanı sıra Gürpınar, Yakuplu ve Esenyurt tarafına yeni yeni gelmeye başladılar. İnsanlarımız zamanında buralara yatırım yapmış, arsa almış. Çok sayıda dairesi olan, arsası olan, binaları olan hemşerilerimiz var.

Aslında yoğun nüfusunuz varmış. Biz neden Kayserililerin adını çok sık duymuyoruz?

Aslında biz Kayserililer bir araya gelmeyi çok sevmeyiz. Her Kayserilinin işi gücü vardır, bir yerde çalışıyordur. O yüzden de kendisini işine vermiştir.

Biraz geri plandayız.

En popüler hemşeriniz 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül… Bunun yanında çok da bilinen isim yok. Yerel yönetim kademelerinde ya da siyasette durum ne?

Yoğunluğumuz var aslında… Her ilde siyaset sahnesinde olan hemşerilerimiz mevcuttur. Örneğin Beylikdüzü Belediyesi Başkan vekilimiz Ömer Şatır Kayserili’dir. Beylikdüzü’nde de partilerden sürekli ‘siyasete girin’ teklifleri geliyor ama bizim onlara ayıracak vaktimiz yok. Bizim önceliğimiz iş adamı kimliğimiz. Siyaseti gerekli olduğu kadar yapıyoruz. Bazen toplantılara filan katılıyoruz. Ama öyle yoğun biçimde çalışan sayısı azdır, biraz daha geri plandayız. Günümüzde siyasetin tarzı çok değişti. Artık ev siyasetine döndü. Bizim onlara ayıracak vaktimiz yok. En azından ben kendimde o potansiyeli göremiyorum.

Kayseri göç veren bir il mi?

Çok fazla göçümüz yok. Çünkü Kayseri’de sanayi ciddi anlamda gelişti ve organize sanayi alanları sürekli büyüyor. Kayseri dışarıya göç vermekten çok göç alma modunda. Bunun yanı sıra burada beklentilerini bulamayan insanlar da köylerine dönmeye başladı. Kayseri, şuan Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Mehmet Özhaseki’nin çabalarıyla ciddi anlamda gelişti, büyüdü. Hala da onun izinden bu büyüme devam ediyor. Örneğin Erciyes’in yolları yapıldı. 6 ayrı yerden kayak merkezlerine giriş verildi. Kar eridiğinde sıkıntı yaşanmasın diye 5 metrelik su kanalları yapıldı. 7 otelin inşaatı devam ediyor. Bunun yanında zaten sanayisi geliştiği için insanlar göç etme ihtiyacı hissetmiyor.

Mantı ve sucuk festivallerimiz var

İnsanları bir araya getirmek, Kayseri kültürünü tanıtmak adına dernek olarak ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Aslında maalesef insanlarımızın etkinliklere ilgisi az. Bu ilgiyi artırmak için çeşitli çalışmalarımız oluyor elbette. Her yıl düzenlediğimiz standart mantı festivalimiz var. Bunun yanı sıra dernekler olarak Ramazan ayında tüm belediyelerin stantlarında dernek olarak yer alıyoruz. Bunu haricinde hemşehrilerimizi bir araya getirmek için futbol turnuvası düzenliyoruz. Burada geçen sene mantı festivali yaptık, 1000’e yakın insanı bir araya getirerek aslında Beylikdüzü’nde bir ilki gerçekleştirdik. Bunun yanı sıra bir kültür evi açtık. Kahvehane tarzı değil; insanların gelip kitap okuyabileceği, sohbet edebileceği bir mekan. Memlekette o yönden bir sıkıntımız yok. En büyük eksikliğimiz İstanbul’da bir öğrenci yurdumuz yok. Şu anki planlanan müracaatlarımız var. Bina yapacak gücümüz var ama arsayı almaya çalışıyoruz.

Bu ilgisizliğin sebebi derneklerle ilgili ‘kahvehane’ algısının yerleşmesi olabilir mi?

Biz o algıyı yıkmaya çalışıyoruz. Kadın kolları, gençlik kollarımız var, onların çeşitli organizasyonları oluyor. Kadınlarımız burada kendi aralarında mantı günleri yapıyor. Ama onları bile hepsini bir araya getiremiyoruz. 25’erli gruplar halinde etkinlik yapıyorlar. Çünkü insanlar daha çok kendi köyüne ya da ilçesine yakında yerlerle temas halinde olmak istiyor.

Daireleri içim acıyarak yaptım

Aynı zamanda ÇM İnşaat ve Estanbul Yapı Denetim’in sahibi olan İnşaat Mühendisi Fikret Şahin, bölgedeki yoğun inşaat durumuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda da bulundu. “İnşaat mühendisi olarak doğru buluyor musunuz derseniz, bulmuyorum. Ama ticari kaygılar daha ön plana çıkıyor” ifadesini kullandı.

Beylikdüzü’ne gelirsek; 8 yıldır bu bölgede olduğunuzu söylediniz. Hem Beylikdüzü hem de Esenyurt için inşaat anlamında yoğunluğun yaşandığı, peş peşe yüksek katlı binaların dikildiği bir dönem. Siz sektörün içinden biri olarak bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Beylikdüzü tarafı biraz daha düzgün… Tabi burada Beylikdüzü’nün artısı var. Bu fiyat olarak da yansıyor. Esenyurt’taki müteahhitler inşaatlarını Beylikdüzü’nde diye satışa çıkarıyor. Biz iki bölgede de inşaat yaptık. Esenyurt tarafında bu kadar yoğun yapılaşmanın olmasının nedeni serbest imar mantığı. Arsanız büyükse istediğiniz kadar inşaat yapabilirsiniz. Esenyurt’ta inşaat yapmak daha karlı. Çünkü aynı parayla Beylikdüzü’nde 70-80; Esenyurt’ta 100-150 daire yapabiliyorsunuz. Ha, iyi mi yapıyorsunuz derseniz değil tabi…

Siz de mi aynısını yaptınız?

Aynen… Ben 196 dairelik tek bloktan oluşan bir inşaat yaptım. Yine başka bir blokta 180 daire yaptık. Bir blokta 180 daire bir bizim kültürümüze ters. Bizde böyle bir yaşam stili var mı, yok. İnşaat mühendisi olarak doğru buluyor musunuz dediklerinde bulmadığımı söylüyorum. Gidip oturur musunuz diye sorsanız, oturmam… Zaten Beylikdüzü’nde ikamet ediyorum.

“Kentsel dönüşümü yanlış anladık”

Ama yine de yaptınız… İçim acıyarak yaptım mı diyorsunuz?

Biraz öyle… Ticari kaygılar daha ön plana çıktı.

Evet ticari kaygı belki ön plandadır ama şehirle de ilgili gerçekler var.

İnsanımız kentsel dönüşümü yanlış algıladı. Kentsel dönüşümdeki kavran eski binalar yıkılacak yerine yeni binalar yapılacak. Bir adada toplanılacak, etrafında sosyal alanlar olacaktı, planlanan buydu. Ama pratikte eski binayı yık, yerine aynı binayı yap oldu. Onu yaptığımız zaman da yeşil alan bitti. Esenyurt’a baktığımızda proje haricinde yeşil alanı kullanan yok. Kullananlar da mecbur olduğu için yaptılar, fırsat olsa o da yapılmayacak. Beylikdüzü’ne geçtiğimiz zaman mecburen, kanunen yeşil alan bırakmak zorundasınız.

Ortasından sadece bir yol geçen iki ilçenin imar planları bambaşka. Bunu anlamak gerçekten zor…

Bununla ilgili Büyükşehir Belediyesi geçen yılın başında bir plan çıkardı ama o planı tutturamadılar. Plan çıktı, her belediye baktı ki kendisine uymuyor. Önce 6 ay bir süre verdiler, 6 ay geçti ‘biz bu planı tutturamadık’ dediler; bir yıl daha uzatıldı. 2015’in başında uygulanmaya başladı ama burada da devlet bize açık kapı bırakılmış. Eğer senin bu tarihten önce aldığın bir imar durumu varsa onu emsal gösterebiliyorsun. Bu evrakı aldığında 2 yıl inşaat yapma süren var. Adam binayı yapmasa bile sorun yok. O evrakı almayanın yaptığı binayla almayan arasında fark oluyor. Hâlbuki bir kanun çıktığında bıçak gibi kesmesi lazım. Mayıs ayında bir deprem konferansına katıldım. Orada birçok yetkili vardı. İmarla ilgili bütün sorunları orada da anlattık. ‘Dur, yerin dibine girdik’ dediler. Ama bazı gerçekleri söylemek lazım. Ben bir yapı denetimciyim, bu sistemin de düzgün olarak çalışmadığını görüyorum.

İnşaat durursa kriz çıkar

Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye inşaata doydu mu yoksa devam edecek mi?

İnşaat sektörünün doymak gibi bir şansı yok. Çünkü biz sürekli çoğalan bir milletiz. Bir de bizde benim de, oğlumun da, kızımın da evi olsun mantığı var. Adam eşinden ayrılacak ev kendi üstüne olduğu için ikinci evi tutturmuyorlar.

Devlet, ‘Senin evin var. Benim sana verdiğim maaşla ikinci bir ev tutarsan giderleri karşılayamazsın’ diyor ve izin vermiyor. Bizde ise şurada 10 emlakçıya git, 10 tane ayrı ev kiralarsın. Bir de İstanbul’un kendi içinde göç başladı. Şehir içinde oturan insanlar daha sakin bir yaşan sürmek için Beylikdüzü’ne geliyor.

Tabi bunda ilçenin gelişmesi, metrobüs gibi durumlar da etken oldu. Yeni evlere ihtiyaç doğuyor. İnşaatın durması ile ekonominin çökmesi anlamına geliyor, ekonomik durumlarda baktığımızda inşaat durmuşsa kriz oluşmuştur.

Cimri Değiliz, israfı sevmeyiz

Fikret Şahin’e ‘Kayserililerin cimri olup olmadığını da’ sorduk. “Kayserililerde pintilik yok ama boşa para harcamayı sevmez” diyen Şahin, “Herkes Kayserililer pintidir der. Bizde aslında pintilik yok. Belki eski insanlarımızda varmış. Ama yeni gelişen nesilde böyle bir huy yok. Parayı seviyoruz ama vermeyi de seviyoruz. Ama boşa harcamayı sevmiyoruz. Bunun yanında bizim fakirimiz çok az. Bizde yardıma muhtaç biri nadir olarak bulunur. Bunu da övünerek söylüyoruz. Biz Kayserililer olarak muhtaç birini gördüğümüzde onu mutlaka bir işe yerleştiriyoruz” diye konuştu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir